DEPREM BÖLGESİNE YAPTIĞI ZİYARET
Deprem olduktan sonra ailecek kalktık. Annem bizi kaldırdı. Deprem oldu dedi. Bir hayli telaşlıydı. Biz de çok korktuk. İlk başta birine bir şey oldu sandık. Sonra deprem olduğunu öğrendik. Televizyonu açtığımızda inanılmaz şok geçirdik. Gerçekten çok şiddetli bir depremdi. Ondan sonra gün içinde, ben Erden Ağabey’den telefon aldım. Biliyorsun sıkıntılı günler geçiriyoruz dedi. Sen de takımla konuşmak istersen bir şeyler yapabiliriz birlikte dedi. Ben de kaptanlarımız Muslera ve Gomis ile telefonla konuştum. Takımla birlik olup bu süreçte insanlarla iletişim olsun, kendi sosyal medyalarımızdan olsun yapabileceğimiz ne varsa, imkanlarımız dahilinde her şeyi yapmak için seferberlik ilan ettik.
Sonra ailemle küçük bir konuşma yaptığımda, ben gitmek istiyorum, ne düşünüyorsunuz dedim? Annem ile babam, 1999 depremini yaşayan birileri olarak, bana kesinlikle gitmelisin oğlum dediler. Tabii ki, ben orada belki de enkazdan birilerini kurtarabilecek bir profesyonelliğe ya da güce sahip değilim ama orada birkaç insanla iletişime geçip, onların acılarına ortak olabilirsem, onları birazcık da olsa depremde yaşadıkları travmadan uzaklaştırabilsem ne mutlu bana, bize, aileme. Ben o düşünceyle gittim oraya. Erden Ağabey de sağ olsun bana yardımcı oldu. Beni karşıladı, beraber ziyaretlerde bulunduk.
Benim gibi gelmek isteyen bir sürü arkadaşım vardı. Onlar da gelmek istedi ama imkanlar kısıtlıydı o dönemde, süreç sağlıklı değildi. Gerçekten çok zor bir süreç. Tabii ki şu an yaraları sarıyoruz. Millet olarak gerçekten çok güçleniyoruz böyle olağanüstü durumlarda. Bu sıkıntılı süreçleri atlatabileceğimizi düşünüyorum. İnşallah rabbim bir daha böyle günler yaşatmasın. Kayıplar olmasın. Allah, ailelerini kaybedenlere rahmet eylesin. Geride kalanlara sabırlar, yaralılara da şifalar versin.
”HAYAT SADECE FUTBOLDAN İBARET DEĞİL”
Yüzlerindeki o ufak bir gülümseme beni gerçekten çok mutlu etti. İyi ki gelmişim dedirtti bana. Tabii o an, büyük bir kaos, büyük bir telaş içinde herkes. Duygular karmakarışık. Oraya gittiğimde, insanlarla sohbet ederken, acılarını dinlerken, ağlamaktan onlara bir şey söyleyemiyorsun ya da ne söylersen kelimeler yetersiz kalacak. Bunun farkındasın. Sadece başınız sağ olsun diyebiliyorsun. Ailelerini kaybedenlere veya enkaz altında ailesini kurtarmaya çalışanlara güç verebilmek için basit ama ufacık da olsa bir şeyler söylüyorsun. Ne kadar kıymetli onun için bilmiyorum ama gözlerindeki ufak bir tebessüm bile seni mutlu ediyor.
“FUTBOL BİRLEŞTİRİCİ BİR GÜÇ”
Gerçekten, Galatasaray veya kendim açısından söylemiyorum, futbol bizim ülkemizde birleştirici bir güç ve unsur diye düşünüyorum. Liglere tabii ki ara verilmesi gerekiyordu ama bu aranın kısa tutulması gerekiyordu ki yaraları daha da çabuk sarabilelim. Öyle de oldu. Televizyonda veya sosyal medyadan karşımıza çıkıyor. İnsanlar, deprem bölgelerinde çadırlarında maçları izlerken fotoğraflarını ve duygularını paylaşabiliyorlar. Bu bile bizleri mutlu ediyor. Çünkü yaşadıkları travmayı bir nebze olsun geçirebiliyorsak çok büyük bir mutluluk. Biz sadece futbol oynuyoruz, sahaya çıkıyoruz, kendi performansımızı sergilemek, amacımızı gerçekleştirmek istiyoruz. Ama futboldan, şampiyonluklardan, gollerden, asistlerden çok daha değerli şeyler var. İnsan hayatı. Bence ön plana konulması gereken bir şey bu. Herkes bence anlamıştır.
Futbolcular ya da kulüpler arasında kavgalar, kaoslar oluyor ama gerçek hayata baktığımız zaman insan hayatı kısa sürebiliyor. (Trabzonspor maçını kastederek) İnanılmaz bir galibiyet aldık, taraftarımız çok mutlu oldu. Sabaha çok acı bir şekilde uyandık. Ne galibiyetimiz akıllarda kaldı, ne de mutluluğumuz. Christian Atsu, Adekugbe’nin çok yakın arkadaşı. Onlar da müthiş bir sevinçle galibiyeti kutladılar. Ertesi gün arkadaşını kaybetti. Bunlar unutulmaması gereken şeyler. Bekli uzun süre ülkemiz böyle acılar görmeyecek ama bu yaşadıklarımızı gerçekten unutmamamız lazım. İnsanlarımızın daha naif olması lazım. Futbol tamam. Tabii ki herkes, tuttuğu takımın şampiyon olmasını, futbolcusunun gol kralı olmasını ister. Ama hayat sadece futboldan ibaret değil.
İNSANLARA DOKUNABİLMEK…
Yapabileceklerimiz kısıtlı ama ufak bile olsa yaptığımız bir eylem insanlara dokunabiliyor, hayatını değiştirebiliyor, mutsuzluğunu birden sevince çevirebiliyor. O yüzden gerçekten bizler için ya da ünlü herhangi biri için bir hayranını sevindirebilmek çok kolay. Biz bu süreçte elimizden geldiğince ilgilenmeye çalıştık. Mutlu edebildiğimiz insanlar da oldu, ulaşamadığımız insanlar da. İnşallah bir daha Rabbim bize böyle acılar yaşatmasın, böyle günler göstermesin diyorum.
KULÜBÜN DÜZENLEDİĞİ MÜZAYEDE
Aslında bunu Okan Hoca başlattı. Kendi için değerli olan 2 formasını müzayedeye bağışladı. Sonra biz de kendimiz için değerli olan ne varsa düşündük. Benim şahsen evimde 2 tane hat-trick yaptığım top vardı. Biri Göztepe maçındaki. Aslında Başakşehir maçındaki verdiğim top çok daha değerli. Ama Göztepe maçındaki hat-trick ilk olduğu için bende kalması gerektiğini düşündüm. Başakşehir maçındaki topumu müzayedeye hediye ettim. Allah razı olsun satın alan kişi de bir emek verdi, topumu aldı. Yapabileceklerimiz bunlardı. Bunları yapabiliyorsak, biraz da olsa katkı sağlayabiliyorsak hepimiz için çok büyük bir mutluluk bu.
DÜNYA KUPASI VE DEPREM NEDENİYLE LİGE VERİLEN ARA
Dünya Kupası arası bizim için gerçekten verimli geçmişti. Dönüşünde çok büyük bir seri yakaladık. Bu anlamda dünya kupası arası bize olumlu yönde etki etti. Ondan sonra deprem, genel olarak ülkemizi olduğu gibi, takımları da, futbolcuları da, hocaları da kısacası herkesi etkiledi ister istemez. Çok zor bir sezon gerçekten. Hem aralar çok fazla hem de yaşadığımız olaylar çok ağır. O yüzden sadece sahaya, futbola odaklanmak biraz zor olabiliyor. Tabii, biz profesyonel futbolcularız, odaklanmaktan başka çaremiz yok. O yüzden bu süreci, bu travmayı, bu felaketleri bir an önce kafamızdan atıp odaklanmamız gereken bir işimiz bir amacımız var. Zor da olsa bir şekilde adapte oluyoruz, olmak zorundayız.
ICARDİ İLE SAHA İÇİNDEKİ UYUMU
Saha içinde Icardi ile oynadığım zaman çok rahat ediyorum. Bu tabii ki diğer forvetlerimize haksızlık açısından söylemiyorum. Hepsi ile çok iyi anlaşıyorum. Ama Icardi ile oyun tarzımız birbirimize benziyor. Ben topu aldığım zaman savunma arkasına koşuyor, o aldığı zaman ben koşuyorum. Birbirimizin ne yapacağını bu süreçte çok iyi anladık, kimyamız, uyumumuz çok fazla. O biraz benim asistlerimi yiyor ama (gülerek) olsun, aramızda çok güzel bir uyum var. İnşallah bundan sonraki süreçlerde de çok daha fazla olacak bu uyum.
Aslında sadece Icardi olarak değil, dengeli ve bir o kadar iyi bir kadroya sahibiz ki, giren çıkan, oynayan oynamayan herkes, sahaya sonradan giren veya 5 maç 10 maç oynamayan biri, ilk 11’e dahil oluyor ve hiç adaptasyon sorunu yaşamadan çok iyi bir performans sergileyebiliyor. Ben her röportajda söylüyorum, takımdaşlığımız bizim anahtar kelimemiz. Çok güzel bir takım ortamımız, arkadaşlık ortamımız var ve bu da bizi saha içinde çok rahatlatıyor. Herkes birbiri için savaşıyor, birbiri için mücadele ediyor. Bu da şampiyonluk için en büyük noktalardan biri.
GOMİS İLE ABİ-KARDEŞ İLİŞKİSİ
Takımdaki herkes ile çok iyi anlaşıyorum, hepsi ile arkadaş gibiyim. Ama Gomis ile abi-kardeş gibiyiz. 2 senedir birlikte oynuyoruz. Gomis, bana gerçekten abilik yapıyor. Saha içinde, saha dışında sürekli benim ile iletişim halinde, sürekli benden beklentilerini söylüyor, neler yapmam gerektiğini anlatıyor. Gelecek ile ilgili planlarımda nelerin olması gerektiğini söylüyor. Gomis gerçekten çok büyük bir profesyonel, çok büyük bir efsane benim için. Çok büyük bir karakter, çok büyük bir futbolcu. Gomis ile oynarken de çok rahat ediyorum. Gomis çok kaliteli bir futbolcu, çok kaliteli bir ayak. Her zaman ne yapması gerektiğini biliyor.
Bunun dışında saha dışında da her zaman bizlere gençlere, Türk futbolculara çok iyi davranıyor, çok sıcak davranıyor. Bunun sonucunda biz de ona çok fazla saygı duyuyoruz. Çünkü kariyer anlamında çok üst düzey şeyler başarmış bir futbolcu ama egosuz. Bizlerle çocuk gibi eğlenebiliyor, abi-kardeş gibi iletişim halinde olabiliyoruz. Bunlar önemli şeyler. Gomis belki bu süreçte daha az forma şansı buluyor ama bundan dolayı küsecek veya tavır alabilecek bir insan değil. Tam tersine takımı birleştiriyor. Soyunma odasında en fazla o konuşuyor. Bizi daha fazla motive etme konusunda çok çabalıyor. Gerçekten çok büyük bir etkisi var takım üzerinde.
GALATASARAY’DA KAPTANLIK…
Çok büyük bir mutluluk, çok büyük bir gurur gerçekten. Bununla ilgili hocamızla ve Erden Abi ile konuştuğumuzda o gün uyuyamamıştım. Çünkü Galatasaray’a ilk geldiğim zaman büyük hayallerim vardı. Şampiyonluk yaşayabilmek, efsaneler arasına girmek, kaptanlık rütbesine ulaşabilmek benim için hayallerimin ötesindeydi. Hayallerimi tek tek gerçekleştirmeye devam ediyorum. Hayallerim hiçbir zaman bitmiyor, her zaman üzerine bir şey daha koyuyorum, bir not daha ekliyorum. Kaptanlık da hayallerim arasındaydı. Bunu gerçekleştirdim. Tabii ki önümde çok büyük efsaneler var onların ardından geliyorum, onlardan sürekli bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. İletişim konusunda takım arkadaşlarım ile neler yapabilirim, nasıl ilerleyebilirim diye. Şu ana kadar her şey çok güzel gidiyor. Bakalım inşallah her şey daha güzel olur.
KENDİ GÖZÜNDEN KEREM…
Geçen sene biraz daha bireysel anlamda bir şeyler başarmak zorundaydım saha içinde. Daha fazla inisiyatif alıp, daha fazla şeyler yapıp sonuç almamız gerekiyordu. O anlamda biraz sıkıntılar çekiyorduk geçen sene. Aslında geçen sene de iyi bir kadromuz vardı. Tabii şu an ki kadromuz dünya yıldızları ile kaliteli ayaklara mevcut ama geçen sene de kötü bir kadroya sahip değildik. Sadece biraz uyum sıkıntısı çekiyorduk ligde. Avrupa’da tam tersi gayet iyi gidiyorduk. Geçen sene daha fazla bireysellik üzerinde ilerlemek zorundaydım. Takımım için gol atmam ya da asist yapmam gerekiyordu.
Bu sene biraz daha takım arkadaşlarımla iletişim halinde olmak, uyumlu olabilmek üzerine çalışıyoruz. Sürekli kendimi geliştirmek üzerine ilerleyen bir insan olarak hatalarımın da üzerine gidiyorum. İyi yaptığım şeylerin de üzerine gidiyorum. İyi yaptığım şey benim için yeterli deyip onu köşeye bırakmıyorum. Sürekli kendimi geliştirmek üzerine gidiyorum. Tabii ki bir işi başardıktan sonra sürekli daha fazlası isteniyor daha fazla beklenti içinde olabiliyor insanlar. Ben de bu beklentilerin, bu isteklerin farkındayım. Bunları karşılayabilmek için çok fazla çalışıyorum. Saha içinde 10 tane hata yapıyorsam asla kendimi geri plana çekmem. Daha fazlasını sahada deneyen bir oyun stiline sahibim. O yüzden hata yapmaktan asla korkmuyorum. Beni belki de diğer futbolculardan farklı kılan budur. Kendimi böyle de tanımlayabilirim.
Asla kendimi geri plana çekmem ya da hata yapmaktan korkmam. Bir sorun ya da sıkıntı varsa saha içinde bunu çözmek için inisiyatif alırım. Tabi bazen kayıplar olabilir ama ben bunlardan dolayı asla kendimi geri plana çekip inisiyatif almaktan çekinmiyorum. Bu sezondaki farklılık, çok daha fazla usta ayak olduğu için onların da bazı sorunlarını çözebilme yeteneği çok fazla olduğu için benim üzerime kalmıyor bazı şeyler. Hep birlikte bu sorunları çözüyoruz. Daha kolektif bir futbol oynuyoruz ve bu da sonuca etki ediyor.
ZANIOLO TRANSFERİ…
Zaniolo, çok büyük bir transfer. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Bizim için büyük bir fırsat. Şu an hepimiz için rekabet ortamı oluştu ve bu da şampiyonluk için önemli ve değerli. Herkes kendi sınırlarını zorlamak zorunda. Daha iyisini daha fazlasını yapmak zorunda. Zaniolo çok güzel bir kardeşimiz, çok pozitif bir insan. Konuşkan ve bizimle şakalaşmayı seviyor. Bu ortamda sessiz, sakin, çekingen birinin olma olasılığı zaten yok. Öyle bir ortamdayız ki, herkes birbirine şaka yapıyor, sevincine ortak oluyor, dışarıda birlikte geziyor, eğleniyor. Gerçekten çok güzel bir takım oluştu. Sonradan gelenler bile bu uyum sürecini çok çabuk atlatabiliyor. Bence bize büyük bir katkısı olacak. Şampiyonluğun geleceğine inandığımız için, şampiyonlukta büyük bir pay sahibi olacaktır.
GELECEĞE DAİR HAYALLERİ…
En yakın hayalim Galatasaray ile şampiyonluk yaşamak, kupayı kaldırabilmek. Ondan sonra hayaller hiçbir zaman bitmez ama avrupada ülkemi, Galatasaray’ı, ailemi temsil etmek istiyorum. Avrupa arenasında, avrupanın en büyük kulüplerinde. Hayaller hiçbir zaman bitmez. belki de önümüzdeki 10 yılda kendini nerede görüyorsun diyorsan eğer, ben kendimi avrupanın 5 büyük kulübünden birinde görüyorum. Oralarda oynamak istiyorum. Tabi olur mu olmaz bilmiyorum ama bunun için kendimi zorluyorum, çalışıyorum, çabalıyorum. İnşallah o günleri de görürüz.
BABASI… AİLESİ… HAYALLERİ…
Ailemin benimle gurur duyduğunu her an hissediyorum. onların desteğini hissetmediğim hiçbir an yok. Maçlarıma geliyorlar, deplasmanlardan sonra sürekli bana desteklerini söylüyorlar. Babam sadece babam değil, hayat arkadaşım. U15’ten beri sürekli birlikte seyahat ettik, birlikte maçlara gittik. Benim arkadaşım, her şeyim. O yüzden en çok babam için belki de hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum. Çünkü bana, 16 yaşında ilk profesyonel imza attığımda sen avrupanın en büyük kulüplerinde oynayacaksın dediğini hatırlıyorum. Ve şu an da bazen o hayallerimden uzaklaştığım zaman bile onun hayallerimden uzaklaşmadığını görebiliyorum gözlerinde. Sen böyle düşünebiliyor olabilirsin ama benim düşüncem hiçbir zaman değişmedi demiştir bana. Hayallerimi gerçekleştirebilmeyi öncelikle babam sonra da ailem için çok fazla istiyorum.
BİR GÜNÜNÜ NASIL GEÇİRİYOR?
Çok evcimen bir insanım. Antrenmanlardan sonra genellikle dinlenmemi evimde yapıyorum, evde vakit geçirmeyi seviyorum. Onun haricinde sosyal aktivite olarak dışarda arkadaşlarım ile yemek yemeyi seviyorum. Onun dışında çok fazla dışarı çıkmıyorum. Bazen bilgisayar oyunları oynuyorum ama en fazla evde vakit geçiriyorum.
YUNUS İLE OLAN ARKADAŞLIĞI
Yunus ile çok güzel bir arkadaşlığımız var. Yunus benim kardeşim, canım. Takımda en iyi anlaştığım insandır. Çok iyi bir uyumumuz var, saha içinde saha dışında. Yunus’u çok seviyorum. Yunus’un da çok büyük şeyler başaracağına, hem Galatasaray için hem de Türk futbolu için iyi şeyler yapacağına inanıyorum. Şunu söylemek istiyorum. Biz gerçekten çok değerli, çok kıymetli futbolculara sahip bir milletiz. Hem Galatasaray olarak, hem de Türk Futbolu olarak şu noktada takım farketmeksizin, biraz eleştiri dozlarını minimuma indirmek gerekiyor. Hem takımlar bazında hem de milli takım bazında futbolculardan çok daha verim alabileceğimizi düşünüyorum. Ben psikolojik olarak kendimi çok güçlü tutabiliyorum.
Yapısal olarak insanların çok daha farklı kırılganlıkları olabiliyor. Bu noktada duyguları ile hareket eden bir millet olduğumuz için bazı olumsuzluklarda, bazı kötü şeylerde tepkiler verebiliyoruz. Tepkiler bazen aşırıya kaçabiliyor bazen de dozunda olabiliyor. Ama genel anlamda şu eleştiri olayını biraz daha minimuma indirirsek hepimiz kazanacağız. Çünkü ben şöyle bir şey iddia ediyorum. Bir maç kaybedildiği zaman, sahada oynayan bizlerden daha fazla kimse üzülemez.Tabi taraftar olarak herkes üzülüyor. Hayatını adamış insanlar da var. Ama biz sahaya çıktığımız zaman yüzde yüzümüzü vermek için ya da o formaya layık olabilmek için her şeyimizi veriyoruz. En ufak bir hatada en fazla üzülen gerçekten bizleriz. Tabii ki bizler o duyguları sahada yansıtamayız, yansıtmamamız gerekiyor profesyonellik olarak.
Bu süreçte benim naçizane taraftarımıza söyleyebileceğim şey, bize, gençlerimize, ki özellikle bundan sonra bizim gerçekten çok büyük bir jenerasyonumuz var. Belki de bundan sonra harika bir futbol dönemi yaşatacaklar futbol camiasına. Biraz daha destek amaçlı biraz daha hataları örtmek amaçlı eleştirilerimiz biraz daha yapıcı şekilde yaparsak çok daha başarı elde edeceğimize, çok daha verimli bir futbol ortamı oluşacağına inanıyorum. Umarım bundan sonra inşallah çok daha büyük başarılar elde edecek genç futbolcular gelir ve Galatasaray camiasını bizleri, hepimizi gururlandırır.
MİLLİ TAKIMA DAİR DÜŞÜNCELERİ…
Katar’da olsaydık çok büyük başarılar elde edebilecek bir milli takım jenerasyonuna sahibiz, olmadı. Dünya kupasında en son 2002’de yer aldık. Biraz uzak bir hayal gibi gözükmeye başladı. Ama bence bundan sonraki jenerasyona baktığım zaman bizler ya da bizden sonrası için gerçekten büyük başarılar elde edebilecek bir takıma sahibiz. Şimdi avrupa şampiyonası elemelerine katılacağız. Ben avrupa şampiyonasına gideceğimizi düşünüyorum. O güce, o takıma sahibiz. Umarım gideriz. Avrupa şampiyonasına gitmek bizim için bir başarı olmaması lazım. Sürekli bu kupalara gidip başarılar elde etmemiz gerekiyor. Gruptan çıkabilmek en ufak bir örnek. Bu da aslında bir başarı değil bizler için. Çünkü gerçekten çok kaliteli bir takımız, kaliteli futbolculara sahibiz. Çeyrek final, yarı final. Euro 2008’de yaptık neden bir daha olmasın. Gerçekten çok iyi futbolculara sahibiz. Ben milli takım için çok umutluyum. Başarılar geleceğine inanıyorum. İnşallah başarı skalasını genişleteceğimizi düşünüyorum.
GALATASARAY TARAFTARINA…
Belki de 70-80 bin kişilik stadımız olsa hepsi dolar, öyle bir taraftara sahibiz. Geçen sene bazı maçlarda kötü gittiğimiz zaman bile stadımız doluyordu. Bizim itici gücümüz taraftarımız. Onlar arkamızda olduğu zaman desteklerini sonuna kadar bize hissettirdikleri zaman çok farklı oynuyoruz. Onlar bu süreçte her zaman bizi destekleyecekler ve Galatasaray armasına aşık insanlar olarak o stadı doldurcaklardır. İnşallah onlarla birlikte biz de şampiyonluğu göğüsleyeceğiz. Her maç olduğu gibi önümüzdeki maçlarda da bizleri desteklemeye devam edeceklerdir. Biz de onlara sezon sonu şampiyonluklarla bu desteğin karşılığını veririz.